Göbek bağı mevzusu

Bizim oğlanın göbek bağını bir türlü götürüp bir üniversite bahçesine gömememiştik. Elalem olayı ritüele çevirir biz hala odanın baş köşesinde çürümeye yüz tutmuş bir vücut parçası ile yatak odamızı paylaşıyorduk. Böyle Agatha Christie’msi bir girişten sonra özüme dönüyorum.

Hastayız aslında biz.

Göbek bağı mevzusu yüzünden arada bir Fırat’ın başının etini yediğim doğrudur. Sonuçta Deniz artık 1 yaşına geliyor, 1 yıl oldu be dile kolay!! Bir türlü götüremeyince dırdır başladı tabii ki. Gidip aşağı bahçeye gömecem şimdi ya da çöpe atacam gibi tehditler savurmuş olabilirim bu süre zarfında. Tehdit demeyelim buna belki “yeltenme” daha doğru olur.

Zaman uçup giderken, biz zamanın peşinden koşarken falan gibi apır sapır cümleler kurmak istemiyorum. Allah’ın işi bu ya bir koca yıl Deniz’in kesilen göbek bağı çürümeye yüz tutmuşken Moskova’ya gitmeye karar verdik. Babalar günü hediyesi bu diyerekten de babamıza bir sürpriz yaptık önce. (Baba kişisi bu sürpriz sonrası, aa aşkım ben tek başıma gidemem, çook teşekkürler, keşke beraber gitseydik gibi iç dünyasından geçenleri bir anda dışa vurunca hafif sinirlenmedim değil. Tabii ki beraber gidicez, ne sandındı! ) Neyse, düştük yollara. Moskova yazısı daha sonra detaylı gelecek ancak benim Deniz’den ve uykudan ayıracak zamanım olursa.

Valizimize itina ile sarıp sarmaladığımız göbek bağını yerleştirdik. Tam havaalanında  güvenlikten geçiyoruz bizi aldı bir telaş.

-Fırat bişi dicem. Şimdi bu göbek bağını farkedip sorarlarsa ne dicez?

-Bizim polisler anlar da esas Ruslar sorarsa ne dicez???

-?=’^=+!%+&^%/+&/(… sessizlik.

Ben bu arada göbek bağının İngilizcesine bakıyordum bu durumu nasıl anlatırız diye, kendimizin yazdığı ve oynadığı senaryo içerisinde bunalıma girerken aklıma bir arkadaşımın da aynı şeyleri yaşadığı geldi. Ay ne çok gülmüştüm onun hikayesine. Ancak o an benim için pek gülünecek bir durum yoktu.

Cümleleri ezberlemeye çalıştık uzun bir sure. Açtık sözlüğü, göbek bağı ne demek ya? Onca yıl ders aldın bunu öğrenemedin mi? Neyse bulduk. Sonra olayı yaşatmaya başladık. 

Efenim. Mr. Sir. Police. This is umbilical cord.

Türkçe okunuşuyla ımbilikıl. (daha farklı gerçi ama şimdi ayıp olur diye….)

ımbilikıl derken?

Yani, this is gelenek, görenek. No problem mr. sir. Police??

Bir Rus’un böyle bir cevap sonrası tepkisi ne olurdu diye birbirimize korkarak baktığımız o an, kendimizi sanki bir organ mafyasıymış gibi hissetmemize neden olan salaklığımız çıktı ortaya. Neyse bindik uçağa kimse bir şey sormadı. Sınırdışı falan da edilmedik.

Gittik Nazım’ın yanına. Duygusal anlar, hüzünler. Fırat’ın ağlamaklı halleri. Sanki bizim göbek bağıyla can bulacakmış gibi kalkıp bizimle konuşacakmış gibi. Aklımızda şiirleri, aklımızda Deniz’imizin ismini koymamızın sebebi şiiri. Deniz olunmalı oğlum diyor gibi… Kimse bizim ımbilikılı sormadı çok şükür. Kimse ne yaptığımızı anlamadı. Bir Çınar ağacı da yoktu orada.

Biz duygusal yaklaşırken bazısı da mezarlığa göbek bağı mı gömülür la manyak mısınız dedi. Neyse bizim gönlümüz ferah 🙂 O Nazım Dedesi.

11755706_10153202123343375_2355492595818401626_n

11707303_10153202123183375_5898716647069393627_n

11698633_10153202123573375_2977389260768708190_n

unnamed

 

 

 

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir