Kosta Rika: Tortuguero Sahili

DSC00199

Tur rehberi ile…

Coronado County’de sıkılan bir grup genç, başkent San Jose’ye gider ve oradan minibüs ile Tortugero’ya gitmek üzere yola çıkar. Çok çetrefilli  bir yolculuk olur. Minibüs’e binmeli, ordan inip bota binmeli, inip ormanın içinde yürüdükten sonra otele yerleşmeli bir yolculuktur. Kısaca; kalk, yürü, sürün, maymun var başını eğ, yarasa var kaç kızımm kaç! -maa kaçma yaa çabbuuuk dur önünde yengeç yuvası var! zıpla zıplaa gibi bir durumdur aslında yaşadığın. Yarasa ve bilimum börtü böcek fobili Türk kızı Kosta Rika’nın ormanına giderse olacağı bu.

Tortuguero gezisinin temel amacı deniz kaplumbağalarını koruyan CCC grubuna gönüllü olarak yardım etmek. Olayları anlatmaya başlamadan hatırlatalım, gezinin en temel kuralı rahat ayakkabı giymek güzel kardeşim. Yerinde olsam sandalet giymem, kapalı bir şeyler ayarlasan iyi olur:) Kilometrelerce yol yürüyeceksin, ormanın içinden geçeceksin.

Haydi bakalım.

Yola çıktık. Fazla sıkıcı olmasın zaten okumuyosun bari fotoğraflara bakıver:)

Yolda karşımıza çıkan manzaralar, kahve ve ananas tarlaları:

DSC00167

Kahve tarlası. 10 yıl sonra kocamla Kosta Rika’lardan manyak paralara taze kahve getirteceğimi bilmediğim yıllar bunlar. Açaydım gollarımı, az bi şey toplayaydım.

 

DSC00172

Ananas Tarlası! İçine dalıp bir tane çalasım geldi ama grupta kimseyi tanımayınca mimlenmek istemedim. Adana’da marul çalardım eskiden, çaktırma.

 

DSC00190

“Otel ilerde solda abi” gibi bir yorum bekledim. Kendi kendime güldüm ama hakkaten ilerde soldaymış abisinin.

 

 

Amacımız: Tortuguero sahillerine  yumurtalarını bırakıp gitmek için gelen  deniz kaplumbağalarını koruması altına almış olan gruba gönüllü olarak katılmak.

Bir minibüsle Tortugero’ya vardıktan sonra, yukarıda gördüğünüz bota binerek otelimize vardık. Ormanın içinde tahminim ve trip advisor+ booking.com’dan o yıllarda gördüğüm kadarıyla 11 tane otel var (öyle not etmişim), her yer nehirlerle ayrıldığı için bottan başka bir ulaşım şansımız da yok.

Otelin ismini hatırlamıyorum ancak pansiyon tarzı ufak her yerde yengeçlerin olduğu bir oteldi. Ormanın ortasında, elektrik sıkıntısının yaşandığı bir yerdi. Yemeklerini gayet güzel olarak hatırlıyorum ancak ben her şeyi yerim sıkıntım olmaz zaten:)

Gecenin bir vakti otelden çıkıp, koruma bölgesinin bulunduğu özel sahile varmak üzere yine botlara bindik. Bottan atlayıp kısa bir yürüyüş ile kampın olduğu bölgeye varmamız gerekiyordu. Ama bazı kurallar vardı ve bunlara uymamız şarttı. Karanlıkta hiçbir yeri görememek bir yana, ormanın ortasında neyin üstüne bastığımı anlamadan yürürken, kullandığımız el fenerlerini de belli bir bölgeden sonra kapatmamız gerektiğini söyledi bizim rehber. Elimde hiç fotoğraf yok, yasak olduğu için yanımıza almadık.

Bottan indikten sonra el feneri olmadan biraz daha ilerlememiz gerekiyordu. CCC bölgesine yaklaştığımızın işaretiydi bu. Bir ufak brifing verildi. Hepimiz gönüllüydük ve o gün kıyı boyunca tur atma görevini devraldık ancak hata yapmamak için bilgilendirilmemiz gerekiyordu. Parfüm sıkmış olan varsa gruptan ayıracaklardı. Zaten o sefilliğin içinde parfüm sıkacak kadar kendine zaman bulmuş bir arkadaş varsa onu gruptan direk elemek hepimiz için bir rahatlama olurdu. El fenerlerinde sadece kırmızı ışığa izin vardı çünkü deniz kaplumbağaları bir tek kırmızı ışığı algılayamıyordu, konuşmak yasak, zıplamak yasak, parfüm yasak.

Hikaye şöyle başlıyor, yaklaşık 30 kilometrelik bir sahili bulunan Tortuguero’da iki grup var, biri kaplumbağaları avlamaya, diğer grup ise korumaya çalışıyor. İki grupta devamlı volta atar gibi bir oraya bir buraya yürüyor. Şans bu ya, bir kaplumbağa o an yumurtalamak için denizden çıkarsa kim daha önce görürse o tarafın oluyor. Durum benim anlattığım kadar kolay olmayabiliyor çünkü genelde “kaplumbağa avlayanlar” silahsız gezmiyorlarmış. Gaza gelip arbede yaşanmasını istemiyorlar, daha önce talihsiz durumlar yaşanmış ve artık sessiz bir anlaşmaya varılmış.

DSC00196

Kaldığımız otel.

Tortuguero  bir çok farklı türde deniz kaplumbağasına ev sahipliği yapmasının yanında özellikle nesli tükenmekte olan yeşil deniz kaplumbağalarının (Caribbean sea turtle) ziyaret ettiği yermiş. 1959 yılında kurulan CCC (Caribian Conservation Corps) ile milli park statüsünde olan Tortuguero’da kıyıya gelen deniz kaplumbağalarının ve yumurtalarının korunması ve doğan kaplumbağaların çalınarak satılmasını engellemek veya başka bir deyişle bu durumu en aza indirmek için ilk adımını atmış. Günümüzde ciddi bir başarıya ulaştıklarını görüyoruz aslında. Devletin de büyük desteğini almışlar.

Kosta Rika’da deniz kaplumbağaları büyük bir pazar oluşturuyor. Kaplumbağa eti bir hayli pahalı olarak kara borsaya düştüğünü anlattılar bize. Tortuguero sahilinde CCC grubunun  tel çitle çevreledikleri bir bölüm var ve içinde yan yana dizilmiş bir sürü üstü bezle kapatılmış testi gibi kaplar vardı, önce ne olduğunu anlamadım şimdi Allah var. Meğer içinde deniz kaplumbağası yumurtaları varmış. Bu tel çitle kapatılmış bölüme hafif bir aydınlatma sistemi yapmışlar ve birkaç kişi çitlerin yanında oturuyordu. Ben gitmeden birkaç gün önce hırsızlar dadanmış. O yüzden nöbet tutmaya başladılarını söyleyip bize özetle durumu anlattılar. Ne yaptıklarını, neden yaptıklarını ve bizim onlara yardım için ne yapabileceğimizi.

DSC00191

Özetle;

Deniz kaplumbağaları doğduktan sonra denizin yosunlu olan bölgesine kadar yüzer ve o bölgeden çok uzaklaşmadan biraz büyüyüp güçlerini toplayabilmek adına 5-6 yıl kadar o bölümde yaşarlar. Yosunlu bölge olduğundan da rahatça korunup, beslenebiliyorlar bu sayede. Bu süre geçtikten sonra ise içgüdüsel olarak dünya turuna başlıyorlar. Dünya turları yaklaşık 25 yıl sürüyor ve bu sürenin sonunda doğduğu yere geri dönerek yumurtluyorlar ya da yumurtlamaya çalışıyorlar. Nasıl bir canlıdır bu değil mi?…Şunu yazarken bile etkileniyorum. Kendi doğduğu toprağa yumurtasını bırakmak istiyor.

Tabii ilerleyen zaman ile hiçbir yer eskisi gibi kalmıyor ve bu zeki hayvan, doğduğu yeri çok net hatırlıyor. Bu yüzden, bu bölgeye giderken, parfüm sıkmak, ışık yakmak, yüksek sesle konuşmak, hoplayıp zıplamak yasak. Çünkü, onlar, kokunuzu çok ileri bir mesafeden bile fark edecek, ışık gözünü alacak veya titreşimi hissedecektir. Bu farklılığı hissettiği an ise buranın doğduğu yer olmadığını düşünüp, aramaya devam etmek için yoluna devam edecektir.

DSC00197

İşte bu yüzden bu bölgelerde insanoğlunun biraz daha dikkatli ve temkinli olması gerekiyor.  Neyse, biz 2 gruba ayrıldık. Karşıdan başka bir grupla karşılaşır da bir kaplumbağa görürsek kesinlikle arbede yaşanmayacaktı. Kurallar netti, kim önce görürse onun diyorlardı. Bu bir oyun değil sadece yazılı olmayan bir sessiz anlaşmaydı. Daha önce kavga dövüşler olmuş ve artık sessiz bir anlaşmaya varılmıştı. Maalesef, bir deniz kaplumbağası tam çıkmak üzereyken inanamayacağımız bir şey oldu ve gerizekalı tur rehberi heyecanlanarak “TORTUGAAA” diye bağırdı. Nasıl bir beyinsiz insandır bu hala inanamıyorum. En başında bize hatırlatıldığı gibi bu bağırtı ve koşturma üzerine hayvan geri gitti. Niye gidip bu adamı dövmedim ben orda? Hiç bir fikrim yok.

Denizden çıktıktan sonra biraz ilerleyi aşağıda gördüğünüz fotoğrafta olduğu gibi çalılara doğru yaklaşıp kendini korumaya alıyor. Kimsenin rahatsız etmeyeceğinden emin olup, yavrular için sağlam bir yer buluyor. Soldan gelip, sağdan dönmüş. Biz bunu bir gün sonra farkettik. Ancak yumurtalar maalesef gitmişti.

DSC00240

Yumurtlamak için gelen kaplumbağanın geliş ve gidiş izleri.

Deniz kaplumbağalarının 100 den fazla yumurtası oluyor, insanlar öldürmezse tabii. Bir de kuşlar.. Kuşlar da yavrular için tehlike yaratıyor ama şanslı olanlar için uzun bir ömür başlıyor ve 30 küsur yıl sonra yine aynı yere gelecek bir grup deniz kaplumbağası doğuyordu işte.

Zor bir gecenin ardından otele döndük. Elektrik yoktu, rutubetten cama yapıştım belki biraz hava gelir diye. Camlar açıktı, tel vardı. Dışardan bir uğultu geliyordu, uzaktan olduğu belli. Arkadaşım bir gorilin sesi bu sanırım dediğinde, ormanın içine düştük haydii hayırlısı, uyu uyuyabilirsen dedim. Bismillah çek, yat hadi bakim kızım…

Ormanın ortasındaydık, kaçacak bir yer yoktu.

Bir gün sonra,

Sabah 5.30 da kalktık. Bu seferde ormanda bir yürüyüşe çıkılacaktı. Kuşları izlemek için özel olarak gelenler de vardı. Rehberimiz bizim ilgimizi çeksin çekmesin gördüğü her kuşu anlatıyordu. Her adım başı gösterdiği, uçarken, konmuşken, çıkardığı sesle kendi favorisi ve Kosta Rika’nın göz bebeği Tucan’ı bize iyice anlatmıştı. Ancak, ben bu kuşun ne kadar değerli olduğunu sonradan anladım. Kaplumbağayı kaçırdı ama kuşları kaçırmadı.

DSC00233

 

Ormanın içinde bir bataklığa denk geldik, neredeyse içimizden biri düşüyordu, çim bir alan gibi gelmişti bana da. Allahtan rehber yakaladı.

DSC00235

Bataklık.

 

Etrafta değişik tipte maymunlar vardı. İşin garibi burası bir hayvanat bahçesi değil. Özgürlük ve güç onlarda, kıçını kollamaksa sana düşüyor. Milli Park’ın hakimi bu güzel hayvanlar. Haddini bilecek, onların kurallarını çiğnemeden oradan geçeceksin. Hoşuma gitti bu denge.

DSC00229

Maymun adam poz verdi. Heyecandan elim titredi, düzgün çekemedim:(

 

 

Kosta Rika’nın tipik kahvaltısını yaparak( Siyah fasulyeli pilav, yumurta ve platano kızartması) geri dönüş yoluna çıktık.

DSC00280

Platano kızartmasını hala özlüyorum.

 

Çıkmadan önce Otelin iskelesinde karides yakalamaya çalışan adamla biraz muhabbet ettik, kendi usülüyle bir icat yapmış ve karidesleri nasıl kolayca yakalarız dersi veriyordu bana. Kendi yaptığı tuzakta, karideslerin aptal böcekler olduğunu, huni misali yaptığı kovanın iç bölgesine kolayca girip, geri çıkamadıklarını anlatıyor.

MOV00252

 

San Jose’ye geri döndük, yorgunluktan 2 gün gözümü açamadım.

San Jose’de de gezilecek yerler var elbet ama en unutamadığım içtiğim Karpuz suyu idi. Değişik tropikal meyve cennetinin ortasına düşmüştüm. Papaya suyu, kocaman ananaslar, mamon, mango (ağaçtan düşürüp yemek ayrı bir keyif), guava ve ömrümü onu arayarak geçireceğim rambutan.

Rambutan meyvesini oradaki sokak satıcıları yerlere serilmiş bir şekilde kilosu 1 dolara satarken yıllar sonra İstanbul İstinye Park’ta görüp bir çığlık atıp saldıran ben, kiloyla satmıyoruz abla ne kilosu tanesi 4 lira derken hiç utanmıyosun di mi demek istemiştim. Bu arada, oradan gelene kadar kıpkırmızı olması gereken rambutan zaten kararmaya başlamıştı. Olsun, yine de bir tane yedim:D Karpuz suyunu orada alışkanlık haline getirmiştim, malum karpuz en sevdiğim meyvedir. Adanalı babacığım, karpuz suyu yapıcam diyince beni yerden yere vurmuştu. Eski köye yeni adet! kızım neyini sıkıcan o zaten suuu! Dilinle ezsen de suyu çıkar! Saçma sapan işler yahu! Diye kızdıktan sonra daha fazla diretmenin bir anlamı olmadığını anlamıştım.

10-rambutan-lgn

Bu fotoğrafı internetten aldım. Yerken çekememişim herhalde:)

Pura Vida!

Kosta Rika’daki başka bir atraksiyon ise, yerlilerle konuşabilme şansı yakalamanız. Bizi bir yerlinin yanına götürdüler, tabii artık normal evlerde yaşıyorlar, kafasına altından bir taç taktı, üstünde bir tavus kuşu tüyü vardı. Anlattıklarından hiçbir şey anlayamamış olmam ve fotoğraf makinamın azizliğine uğramış olduğumdan olayları çok iyi takip edemedim. Amacım sizi bununla etkilemekti ancak maalesef elde avuçta bir şey kalmadı. :)))) Ama siz benden daha şanslı olabilirsiniz. Yerlileri bulun ve gidin yanınıza bir tercüman alın ve konuşun, kendi yaptıkları ilaçları, yüz temizleme ürünlerini alın, tarifine uygun olarak hazırlayın. İşe yarıyor, bu adamlar işini biliyor.

Neyse, Jaco Beach denen plaj da  görülmesi gereken yerleden diyorlardı oraya da gittim ama çok hoşlandığım söylenemez. Ben koyu kahverengi kum sevmem. Ben plaja plaj demem o kum kar beyazı olmadıkça:)

Kosta Rika size çok farklı seçenekler sunacaktır. Her yere yetişebilirsiniz belki kimbilir.

Kosta Rikalıların deyimiyle: PURA VIDA!

İyi yolculuklar efenim:)yerime de gezin eğlenin..

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir