Münih

Salzburg’da 2 günlük kısa turumuzdan sonra vurduk kendimizi yine yollara. İstikamet Münih! Oradan da dönüş yolculuğumuz başlayacaktı zaten.

Biz öğleden sonra 15:30 gibi trenden indik ve akşam 20.00 da başlayacak olan Münih Filarmoni’nin konserine gidecektik. Oldukça soğuk ve yağmurlu bir şehir karşıladı bizi.  Lorin Maazel yönetiminde Tchaikovski Rome& Juliet ve 5. Senfoni& keman konçertosu vardı. Ben kocam kadar çok anlamam bu işlerden ama ben bile bayıldım yani o kadar diyeyim. Çok güzeldi, yerimiz de muhteşemdi.

O yol yorgunluğunu ancak üzerimizden atarız dedikten sonra otele döndük ve sabah erkenden kendimizi attık şehre.

Marienplatz:

 DSC_1227

Tam olarak neyle karşılaşacağımızı bilmeden gittiğimiz şehir merkezinde aylak aylak yürüme şeklindeydi aslında planımız. Sonra kader ağlarını ördü. Türk mantığı ile kalabalık neredeyse oraya gitmeliyiz dedik ve bir baktık ki yüzlerce insan toplanmış bir şeyler olmasını bekler gibilerdi. MarienPlatz 1158 yılından beri şehrin meydanı olma özelliğini taşırken en hoş turistik atraksiyonlardan bir tanesini yaşatıyormuş meğerse. St. Peter Kilisesinin kulesinde saat 12:00 de çanlar çalıyor ve kilisenin tepelerine yapılmış olan heykeller bir anda dans etmeye başlıyorlar. İzlemeye değer. Etrafta çok hoş mağazalar var özellikle bir tanesi ahşap eşyalar satıyor, hakikaten gitmeli, görmeli.

DSC_1230

Frauenkirche (Church of Our Lady):

Hemen meydanın yanında bulunan bu kilise de İkinci Dünya Savaşında yıkılmış. Burada ilginç olan bir hikaye var.  Efenim neymiş güya, şeytan buranın mimarı ile bir anlaşma yapıyor ve diyor ki bu kilisede hiç cam olmayacak. Anlaşıyorlar. Mimar, yaptığı sütunlarla şeytanı kandırıyor ve öyle bir yerde durmasını sağlıyor ki sadece sütunları görsün ve camları göremesin ve böylece şeytanı kandırmış oluyor. Aşağıda gördüğünüz fotoğrafta onun ayak izi imiş miş miş… O noktada durduğunuzda gerçekten hiç cam göremiyorsunuz, sadece sütunlar görünüyor.

frauenkirche-church-of

DSC_1250

DSC_1252

Buradan çıktıktan sonra yürüye yürüye Deutches Müzesine gidecektik ama haritada yol üzerinde görünen Viktuailen Market diye bir yer görünüyordu. Eh dedik, es geçmeyelim bir bakalım neymiş, neyin nesiymiş. Fazla soğuktu ve daha yeni yeni açılıyordu pazar yeri. Bazı yerlerde insanlar ayakta sandviçlerini yerken, sabahın köründe birasını yudumlayan amcalarımız vardı. Benim oturmam gerekiyordu zira bel ağrısı yine başlamıştı.

DSC_1257

DSC_1256

Karşı tarafta Victorian Cafe diye bir yer gözüme çarptı. Perdeleri English Home tarzıydı ve tam benlikti, orası benim olsundu, her yer çiçekli perdelerle kaplansındı!!!! Muhteşem bir çay menüsünden Elizabeth’s Jubilee Tea seçip, somonlu bagel ile Nirvana’ya ulaşarak gideceğimiz güzergahı çiziyorduk.

DSC_1258

Buradan tabana kuvvet Deutches Museum:

DSC_1260

Ne yürüdük Allah’ım, belim kopuyor sandım. Teknik müze ama biraz karışık bulduk biz. Fırat daha önce Almanya’da bir çok bu tip müzeyi gezdiğinden Münih biraz hayal kırıklığına uğrattı onu. Bana sorarsan, gerçekten hiç ilgimi çekmedi. Üzgünüm. Enstrüman bölümün beğendim aslında en çok o yakın geldi bana. Uçaklar, gemiler, arabalar..ne ararsan var.

DSC_1266

DSC_1268

DSC_1275

Kocam olacak benim taklidimi yapıyor güya..

DSC_1276

Evet yükseklik korkum var ve biraz zorlanıyorum..

DSC_1277

Sonuçta yaklaşıyorum işte Allah Allah!

Çıkışta yürüyecek hal kalmadığından tramvayla Karlplatz’a gidip oradan metroya yetiştik. Oradan da Odeon Platz’da bulunan Rezidans Müzesine gitmeye karar verdik. Dedim ya Münih fazla hafife alınacak bir şehir değil, yapacak çok şey var.

Rezidans Müzesi:

Ne kadar büyük bir yer! Hızlı hızlı gezmemize rağmen tam 2 saatimizi aldı.  13 Euro’ya 3 müze bileti aldık. Biri Tiyatro Müzesi, diğeri Hazine ve sonuncusu Rezidans Odaları. Görülmeye değer. Avusturya’da gördüğümüz Schonbrunn sarayından çok çok daha büyük burası.

DSC_1285

Müzenin girişinde tadilat vardı ve güzel bir şekilde kapatılmıştı. Biz panoların üzerindeki resimlere gayet asil bir şekilde bakıyorduk. Sonuçta her yerimizden kültür akıyordu ve ciddiyetle uzun saçlı amcalarımızın kim olduğunu araştırma hissiyatı içindeydik. Bakınız aşağıdaki resimler:

DSC_1302

DSC_1305DSC_1306

Hazine Bölümünü gezerken aklım biraz gitmiş olabilir. Hani dedim kocama bana bu kolyelerden birini yaptırırsın artık dedim..Bakalım söz verdi bekliyoruz.

DSC_1368

Buradan çıkınca artık açlıktan nevrimiz dönmüştü ve milletin anlat anlat bitiremediği Hofbrauhaus’a gittik. Neymiş bir bakalım, bizim neyimiz eksik dedik ama cinlerimiz tepemize çıktı tabii ki. Bazen bu kadar ünlü yerlerden tiksiniyorum ben. Adamların kaybetme korkusu olmadığı için midir, bana mı denk gelir bilmem ama garsondan menü alana kadar yarım saat geçince ağzıma geleni sayıp çıktık dışarı. Hem zaten tanıtımlarında kullandıkları Bavyeralı hatunların gayet pörsümüş hallerinden de memnun kalmayan kocam için hava hoştu.

Hofbräuhaus_am_Platzl_Munich

Ben de bak gördün müüü Bavyera Bavyera diyip duruyosun al sana 60 yaşında Bavyera diye söylene söylene çıktık. Tam karşısında  Ayinger diye bir yer vardı. Girdik içeri al miss gibi. İlla ünlü bir mekan mı olacak kardeşim.

Aldık biraları, söyledik bir gulaş bir şnitzel bir de patates çorbası. Misssss….

DSC_1372

Bundan iyisi can sağlığı dedik, BMW müzesine gitmek için zaman kalmadığından artık oraya da başka bir zaman demek zorunda kaldık. Açıkçası Deutches Museum’a gideceğimize BMW müzesine gitmeliymişiz. Aklınızda olsun.

Günü yorgun bitirmiştik ama yapmamız gereken bir şey daha vardı. Marienplatz’ın arka sokaklarında yürürken bir Fondue mekanı gözüme çarpmıştı, Ankara’da bulamadığım bir şey bu. Neyse illa gidicez diye tutturdum ve kavga meselesi oldu tabii bu. 1 saat arayıp, Fırat açlıktan kıvranmaya başlamıştı ve mekanın benim dediğim tarafta olmadığını iddia ederken ve ben tam pes edecekken sonunda bulduğumuz yer…Geyik eti, dana eti, tavuk eti sonrası çikolata ile son bulan yemeğimiz. Bulana kadar kavga ettik ama sonu güzel bitti çok şükür doyduk:)

DSC_1534

DSC_1540

Bir sonraki gün, Ankara’dayken ayarladığımız Linderhof ve Neuschwanstein  gezimiz için çok erken kalkmamız gerekiyordu…Haydi bakalımdı! 🙂

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir