Posts made in Kasım, 2018

Travmasavar

Image result for baby shark

Çocuklukta yaşadığı travmaları atlatamadığımız ve atlatmak için binbir takla attığımız günlerde yaşıyor muyuz? Evet yaşıyoruz. Sağım solum çocuklukluk travması.

Yer gök mutluluğu arama formülü bulmaya çalışanlarla dolu. Travmalardan sıyrılmak için yazılmış milyar tane kitap alıp diziyoruz kütüphanemize.

Regresyon terapileri, şamanik yolculuklar, sorulan sorular ve EMDR ile ortaya çıkan unutulan hatıralar. Aman yarab, Aristo’dan beridir mevzu bu işte; “mutluluk”.

Bu kadar çok mutluluk üzeri konuşmaların ve kitapların sonunda benim o çıkasıca gözlerim yine 108 cm’lik dik saçlı, aksi, inatçı sıpama dikilmese miydi? “Düşünme Mazyal, lütfen bir kez olsun düşünme,” dedim kendime. Yapamadım.

Doğumu ile beraber depresyona giren ben, ona travma yaşatmamalıyım diye okuyup okuyup delirmese miydim? Hayaller kurmasa mıydım? Bir aylık bebeğimi kucağıma alıp yapacaklarımın listesini yapmasa mıydım?

Ses yükselmeyecek, bağırarak değil sakince anlatarak anlaşacaktık, doğru yolu bulması için ben yol gösterici olacaktım sadece. O da mükemmel kişiliği ile (ki benim çocuğum olduğu için ulvi ve muhteşem bir varlık olarak görüyordum kendisini o zamanlar) beni anlayacak, beraber Tolstoy’dan, Aristo’dan örnekler vererek sonrasında Tasavvufa yönelecektik.

Ben doğurdum sonuçta. Her ananın çocuğu kendine mikemmeldir bir yerde.

Böyle asil bir ilişki yürütecektik. Şüphen mi vardı? Tabii, birinci aydan sonra biraz değişmeye başladı benim oğlan. Birde 8 aylık doğmuştu sanıyorum o yüzden. Birinci aydan sonra kendine gelir demişti zaten doktor. Sonra bir ağlamaya başladı, Allah seni inandırsın bir daha da susmadı. Uyumadı. Ağladı. Emmedi. Ağladı. Uyumadı. Ağladı. Uyumadı. Uyumadı. Uyutmadı. Uyumadı. Yemedi. Uyumadı.

En sonunda sadece “uyutmadı” kaldı aklımda. Okuduklarımı unuttum çoğunlukla. Sonrası felaket. Travma avcısı gibiydim. Aman özgüveni zedelenmesin. O nedir ya? Travmasavar gibi uğraşıp duruyordum resmen ama uykusuzdum…hem de çok!!

Deniz dört yaşına girdikten sonra biraz daha rahatladık aslında, en azından az buçuk anlıyor, dinliyor falan. Uykusuzluk bitti ama travma takıntım son sürat devam ediyordu.

Dördüncü yaşını Kaş’ta kutladık, kutlama gecesi dedesiyle onbeş dakika kadar balkonda sohbet ettiler. Ben de çok sevindim zira babamla pek vakit geçiremiyorlardı. Onbeş dakikanın sonunda, “artık yatma vakti geldi,” diyerek sohbeti bölmek zorunda kaldım fakat sohbette bir terslik olduğunu da fark etmedim değil yani.

Kaş’ta her gece domuzlar tepeden inip, çöplerden yemek yemeğe geliyorlar. Üzücü bir durum çünkü onların yaşam alanlarına gelip ev dikmişiz, ne yiyecek, ne avlanacak yerleri kalmış o yüzden çöp karıştırmaya mecburlar. Sitenin köpekleri ise domuz avcısı olmuş, onları sokağın başında görür görmez havlıyorlar ve kavga başlıyor. Seyreyle gümbürtüyü.

Karşıdan domuzlar görününce ve köpekler havlayınca Deniz ürkmesin diye babacığım açıklamalara başlamış. Mevzu 3. Sayfa haberi gibi devam edecek sıkı durun.

“Bu şerefsiz domuzlar her gün geliyorlar ama Cruise bizi koruyor oğlum sen merak etme. Cruise onların gelmesine asla izin vermez. Gerçi geçenlerde domuzları kovalamak için taaa karşı tepelere gitmiş, domuzlarda Cruise’u biiii tepelemiş, sonra iç kanama geçirdi tabii, hemen hastaneye götürdük, iyileşti.” Travma nambır van.

Oğlan neresinden soru soracağını şaşırmış. “Dede noldu Cruise’a, hastaneye mi gitmiş? Bize de yaparlar mı bunu domuzlar? İç kanama ne demek?”

Bu kulaklar bunu da mı duyacaktı. Kişisel travma rehberi gibiyiz. Atladım hemen mevzuya;

“Yok oğlum yapmazlar deden şaka yapmış, öyle şey olur mu yaa!! Baba napıyon allaanı seversen, anlatma şunları…”

“Yaaaa ne dedik, yalan mııı söyledik?” diye ordan cevap yetiştiriyor halâ.

Bu olayın üstüne binbir soru sordu ve rahatlattık yavrucağı, mevzu unutulmaya yüz tutmuştu ki yine bir muhabbete girdiler telefonda. Travma nambır tu.

“Dede ben yine Kaş’a gelmek istiyorum”

“Gel oğlum burda seninle denize gireriz

Denize giremem çünkü orda köpek balıkları olabilir” (Okulda baby shark diye bir şarkının videosunu izletmişler, orda aklına takılmış)

Şimdi buraya kadar dede torun konuşması çok tatlış, tontiş, minnoş ve her türlü güzel kelimenin –oş, -iş,- üş ve -üş’lü ekini alabilirdi.

Hoperlöre almışım telefonu, dede ve torunu konuşturuyorum saf saf o sırada. Babam aldı yine sazı eline asla durmuyordu, durdurulamıyordu bildiğin. O gür sesiyle başladı;

“BeeeeEEN OO KÖPEKBALIKKLARINII ÖLDÜÜÜRÜRÜÜÜÜM, KİMSE BENİM TORUNUMAAA DOKUNAMAAAZ TAMAMM MIII DEDİİİİŞ!! SEN MERAK ETME, SENİN DEDEN VAR DEDEEEEN, ONLARIII ALDIIIĞIMM GİBİ FIRLATIRIM HEPSİNİİİ ÜLDÜÜÜRÜÜÜÜM”

Yani bir an ben bile oğlanın etrafı köpek balıkları tarafından sarılmış, tepelerde sniper’lar bekliyor falan gibi bir moda girdim. “Nerde lan o köpekbalıkları” diye atlamak üzereydim oturduğum yerden.

Tam atıma atlayıp dört nala çocuğu kurtarmaya gidecektim ki kendime geldim. Babamı durdurmak zorundaydım çünkü olay toplu katliama dönmek üzereydi.

Öldürmek yook baba haaayyııııır baba duuuuuur” diye çığırmaya başladım. Babamın sesi baya gür olduğundan benim sesi bastırmaya başlamıştı, sen misin bağıran. Ben de kendisinin kızı olduğumdan fena değilimdir, bastırdım.

“OĞLUUM SEN ONU DİNLEMEE ANNEEEEMMMM, BİZİM DENİZLERDE KÖPEK BALIĞI OLMAAAAAZ DESENEEEE BABAAAAAAA

Tabi adam tenor doğmuş, Pavarotti’nin Adana şubesi olduğundan durmuyor, serde Adanalılık olduğundan da o sırada köpek balıklarının derisini yüzüp kebaba çeviriyor. Arada Deniz şaşkın ama sessiz bir şekilde olayı anlamaya çalışıyor ama ortamda dehşet bir bağırma ve çığırma var, neyse ki bir an kimse kimseyi anlamaz oldu ve o an rahatladım. Telefonun hoperlörünü kapattığım gibi aldım telefonu. “Baba ben seni birazdan ararım,” diyerek kapadım telefonu.

Göz göze geldik travma jr.’la, “merhaba canım” dedim.

Öyle bir şey vardı hatırladığım, çocukları kaydırağın tepesinde görünce panikletmemek ve korkutmamak, zarar vermemek için sadece “merhaba canım” diyecektim. Ah o kişisel gelişim kitapları. Bir de okuduğumu doğru yerde kullanabilsem ne güzel olacak.

Gözlerime baktı ve “anne, sessiz ol artık, hiç bir şey duyamıyorum” dedi.

Eşşoleşşek aynen böyle dedi. Bir yandan televizyon açıktı, o daha çok ilgisini çekmiş demek. Ben de kendi kendime çocuğu denizin derin sularındaki köpek balığı sürüsünden falan korumaya çalışıyorum. Yemin ediyorum 3 gün bu kabusu gördüm.

“Ulan hayat! 36 yaşıma geldim ve travmaları hala ben yaşıyorum farkında değilim,” dedim içimden. Travma yaşatmamak uğruna bilinçaltımızla verdiğimiz savaşa, çocuğu koruyayım derken kendimize yaşattığımız travmalara ne diyeceksiniz eeeyyyy kişisel gelişimciler.

Bundan sonra bana travma diyen herkesi köpek balıkları kovalasın yarab.

Kişisel gelişim kitaplarımı satışa çıkaracağım.

İçine de not: aslen çok mutlu bir insan iken kişisel olarak gelişmek isteyip, depresyona girdi. Bundan sonra çareyi polisiye romanlarda aramaya karar verdi.

Arınıyor, arınıp geri dönecek dersiniz.

Sevgiler.

Read More