Gizli Koylar: Kaş – Kekova

Yaz geldi ve yine benim Kaş özlemim artmaya başladı. Bu yıl gidemeyeceğim. Belki doğumdan sonra gideriz bilemiyorum:) Deniz oğlumuz ne isterse o olacak mecburen. Geçen yıl yazmak istediğim Kaş’ta tekne rotaları diye bir yazı vardı, yazamamıştım kalmıştı. Bu yılı da kaçırmadan yazayım istedim.

 

Her gittiğiniz yerde bir tekneye atlayıp yola çıkıyorsunuz, ne gittiğiniz koyu biliyorsunuz ne de gidip görmeniz gereken yerleri. Genelde kaptan ne derse o çünkü patron o.

 

Ama biraz bilginiz olursa belki şansınız yaver gider. Ha ben çok mu biliyorum?hayır tabii ki, öyle burnu büyüklük yapamam, babam sağolsun der geçerim. Geçen yıl bizim için bazı yerleri anlatmıştı, ben de o sırada sesini kaydetmişim, dün farkettim. Şimdi onun söylediklerini yazayım ki ileride hem biz, hem siz, daha da ileride oğlum bunları dikkate alır da belki Zafer Dede’nin favori yerlerini keşfederiz diye.. Gizli kalmış koyların derinliklerinde biz de kayboluruz belki bir gün..

 

Genel Bakış: 🙂kas

Kaş ve civarında tekne ile görülmesi gereken çok fazla koy var. Size öneri olarak, Kaş, Kekova, Kaputaş gibi seçeneklerle gelecekler.

 

Kaş’tan Üçağız’a ya da Kekova’ya giden altı cam teknelerle tüm günlük bir tur ayarlama şansınız olur. Ancak benim şahsi kanaatim tüm gününüzü böyle heba etmemeniz yönünde. Fazlasıyla uzun bir yolculuk olur ve 20 dakikada araba ile gidebileceğiniz Kekova’da daha fazla zaman geçirebilirsiniz. Altı cam tekne ile batık şehri görürsünüz diyorlar evet biliyorum çok ilgi çekici ancak Kekova Liman’da da altı cam olan ufak tefek teknelerde ayarlayabilirsiniz, zaten denizin dibi o kadar net görülecek ki, daha çok dışarıyı görmek isteyeceksiniz.

Kaputaş’a ise Kalkan’dan gitmek daha mantıklı.

 

Yani, kısaca Kaş’tan sadece Kaş’taki koylara, Kekova’dan da Kekova’daki koylara gidin derim.

 

Kaş’tan tekne ile hareket:

 

Kaş’ın limanı bile tertemizdir ki düşünün daha ne koylar çıkacak karşınıza.

 

Kaş aynı zamanda dalış için Türkiye’nin sayılı noktalarına ev sahipliği yaptığından, turistik olarak sadece yüzme amaçlı gideceğiniz noktalarda dalış tekneleri ile sıkça karşılaşma olanağınız yüksek. Bu hem dalgıçlar için rahatsız edici (ben sinir olurdum arada) hem de sizin için zor. Zira balık tutma şansınız yok. Aşağıda fokur fokur nefes alıp veren tüplü tipler var çünkü 🙂

 

Genelde dalış tekneleri bayram zamanlarında inanılmaz bir yoğunluğa sahip olduğundan normal günlerde şansınızı denemeniz gereken yerleri söylelim şimdi;

 

Kaştan çıkıp Hidayet Koyu’na gitmeli, orası dalgıçların geldiği ve denizin en güzel olduğu yerlerden biridir. Dalış iyidir ama sonuçta bir tek dalgıçlar gidecek diye bir şey yok ya kardeşim, ne kadar erken giderseniz o kadar kolay yer kaparsınız, yani öyle bir durum var, park yeri gibi, kim önce demir atarsa o kazanır :)Tekrar ediyorum, her gün yoğun değildir. Bayram zamanı olmadığında dalış teknelerinde maksimum 5 kişinin olduğu günler var.

hidayet koyu

 

Tamam burada geçen 1 saatten sonra açılalım tekrar.

 

Meis Adası önlerinde dizilmiş adalara doğru gitmeli. Adaların bir tanesi kuşların istilasındadır, saniyorum güvercin adasıydı, ben bayılırım oraya, orda da biraz vakit geçirmek muhteşem olur. Dalış için de çok çılgın seçenekler sunar adalar..

 

 

Daha sonra Çoban Koyuna uğranmalıdır. Çoban Koyunda yüzüp, balık tutulabilir

coban koyu

Devam ettikçe sizi söylemeden belki götürmeyecekleri Fakdere koyunu (Ufakdere)  es geçmemenizi öneririm çünkü genelde İnönü koyunda dururlar.

fakderekoyu

İnönü koyunda ben hiç dalış teknesine rastlamadım gerçi, özellikle Haziran ayında şnorkelle yüzmek muhteşemdir oralarda.

 

inonu

 

Dönerken Limanağzında durmalı. Limanağzında tüm gününüzü geçirebileceğiniz salaş ama şeker tesisler bulunuyor. Sabahtan sadece Limanağzına gidip gelen tekneler var, sanıyorum her saat başı da kalkabiliyorlar, limandan öğrenebilirsiniz. Akşam da almaya gelirler. Siz de tüm gününüzü plajda geçirebilirsiniz.

liman

Gizli kalmış Kekova:

 

Kekova’ya kesinlikle Kaş’tan tekne ile gitmemek gerek. İlk olarak, özel bir tekne kiraladıysanız, çok pahalıya patlayacaktır. Zira mazot zaten malum. Param var diyorsan karışmam. Yukarıda ise altı cam olan teknelerle ilgili yorumumu yazmıştım.

 

Kekova’ya arabayla gidip, oradan turumuzu ayarlayalım. Kekova’yı ikiye bölelim, doğu ve batı tarafı.

 

Kaçırılmaması gerekenler: İngiliz Koyu, Kocakarı Koyu, Akvaryum ve Aperlai Koyu.

 

Çok kimsenin bilmediği batık sehrin arka tarafında bulunan yerdeki ismini bilemedim, dolunay çıktığı gece sabahlamak üzere gidilmesi gereken bir yerden bahsediyorum şimdi. Dolunayı o koydan izlemeli ve sabahlamalı. Güneşin, denizin içinden doğuşunu yakalamalı. Bu Memedim 1- 2 ve Mavilim teknesinin sahibi Mehmet Kaptan ın önerisidir. Kekova’da bulun kendisini.

keko

 

Aperlai Koyu: Türkiyenin görülmesi gereken ilk 10 koyundan biridir.Gizli kalmıştır, fazla kişinin bilmesini istemezler, salaştır, sit alanıdır. İngilizler keşfetse de biz Türklerin ıptıs çıstıs merakından dolayı çok şükür hala muhteşemliğini koruduğu bir koydur.  Orada iki salaş lokanta vardır, ben Mustafa’nın yerine gidiyorum, oranın sahibinin, abi herkes geliyor burda ölünür diyor ama  abi bakıyorum bakıyorum bir şey göremiyorum!@&₺ dediği yerdir.:).

aperlai

Kocakarı koyu: İngiliz koyundan bir sonradır. Zamanında orada yaslı bir kadıncağız yaşarmış ve ona kocakarı derlermiş (çok kibar bir milletiz), kendine çok güzel ama derme çatma bir yer yapmış ve sonradan hakkın rahmetine kavuşmuş. Evi hala salaş bir vaziyette orada duruyormuş. Ama ne muhteşem bir yer, ne muhteşem bir deniz ve manzara, bana da kocakarı desinler, ben de gideyim orada yaşayayım. Kocakarı olurum hiç problem değil.:)

İngiliz Koyu: Emekli olan bir İngiliz amcamızın zamanında aldığı bu yerde ki nasıl müsaitlik alındığı bilinmiyor, bir ev yapmaya girişmesiyle başlıyor buranın hikayesi. Kendine emekliliğini geçirmek üzere güzel bir ev yapmaya başlıyor, tam evin bitimine yakın, evin yan tarafını beğenmiyor ve kaba inşaatı yıkıp tekrar yapmaya karar veriyor. İkinci planı tam uygulayacakken bizim Orman Bakanlığından gelip tüm izinleri geri çekiyor sit alanıdır yapamazsın diyorlar. Tüm emekli parasını buraya yatıran İngiliz Amcamız, iflas bayrağını çekiyor ve İngiltere’ye geri dönüyor. Kendi gidiyor ama ismini bu koya bırakıyor:)

Akvaryum Koyu: Belli bir hikayesini bilmiyorum sadece gitmeniz gerektiğini söylemem lazım, konuşun kaptanla hemen!:)

cc

Fazla da söyleyecek bir şey yok. Kaş bir tutkudur. Nefes keser, virüs gibi kanınıza bir kere girdi mi, çıkmak bilmez işte. Sadece bu koylara yüzmeye ve balık tutmaya gitmeyin, dalın! Ben uzun bir süre dalamayacağım gibi görünüyor. Yerime de dalın lütfen 🙂

 

İyi tatiller,

 

2 Comments

  1. Deneyime dayalı, samimi enfes bir Kaş yazısı olmuş. Kaş’ta yaşayan insanlar olmamıza rağmen hala yeni koylar ve cennet noktalar keşfetmekteyiz.

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir