Rodos Adası

Bir bayram daha gelip çatacaktı ve o çatmadan hemen bir plan yapalım dedik. 1985 yılından beri Kaş’a gidip hala Rodos’u görmediğimden, Rodos zamanı gelmiş, geçiyor bile gazıyla ayarlamalara başladık.

24

Bir garip yolculuğa yine hoş gelmiştik. Özenle seçilmiş çakıl taşları ile bezenmiş o narin sokaklardan geçerken Tapınak Şövalyelerini düşünüyorsunuz ister istemez. Bu fazla uzun sürmüyor, Süleymaniye Camiisini görüveriyorsunuz ve  bir anda Rodos bir zamanlar bizimdi kardeşim demeye başlayıp, haydi bir de Pargalı’nın Camisine uğrayalım cümleleri ile geçip gidiyor tüm günler. İşte her telden çalan bir ada burası. Kültür gezisini ve deniz, kum, güneşi birleştirip harika bir tatil seçeneği sunuyor size.

 

Rodos’a nasıl ve nereden gidilir?

1-    Biletleri Yeşil Dalyan Turizm Acentasından temin edebilirsiniz. Fethiye’den kalkan feribotlar 70 Euro tutuyor.  Gidiş dönüş biletlerinize liman vergisi dahil değil. Bu yüzden dönüşte bilet kuyruğuna girip, 5 Euro’luk liman verginizi ödemeyi unutmayın. Acenta bize liman vergisi de olacak demedi, aklınızda olsun.

2-  Marmaris’ten gidebilirsiniz. Daha kısa yol ve daha uygun fiyatlar. Yine Yeşil Dalyan’ın web sitesinden fiyatları görebilirsiniz.

Araba Kiralamalı mıyım?

Sadece merkezde kalacağım diğer plajlar beni ilgilendirmiyor diyorsanız, gerek yok. Ada turu yaptıran üstü açık çift katlı otobüslerle hızlı bir tur yapmayı tercih ediyorsanız böyle bir şansınız da olduğunu unutmayın.

Ancak, ada çevresinde bulunan diğer plajları ki muhteşemler ve tarihi yerleri görmeyi istiyorsanız arabaya ihtiyaç var. Sadece ‘eski şehir’ bana yetmez diyenler için araba şart.

Biz ‘Rodos Car’ acentasını bulduk. Günlüğü 20 Euro’dan kiraladık. Fiyat muhteşem ancak atladığımız bir nokta varmış, adamların Rodos Limanında yerleri bulunmadığından gayet ilkel bir yöntem ile bizleri otobüs durağında toplayıp ellerinde yüzyıl öncesinden kalma bir cihazla kartımızı isterken tedirgin olduk ve nakit vermeyi tercih ettik. Hatta onları önce bulamadık ve bir Yunanlıdan yardım istedik, bizim için onları aradı ve yerlerini tarif etti.

Neyse sonuca geleyim, Rodos merkezde yeri olmayan bir şirketten araba kiraladıysanız ve velev ki (yani bizim gibi) araba kiralama süresini uzatmak isterseniz İalysos ya da Kolymbia taraflarına gitmek zorunda kalıyorsunuz.  Bu yüzden Liman’da yani Mandraki’de yerleşik olan kiralama şirketlerini tavsiye etmem gerekiyor. Kiralarken adreslerine dikkat edin.

Gelelim Gezimize:

Acemi turistler arabayı bulduktan sonra www.booking.com adresinden bulduğumuz International Hotel’e doğru yol aldık. Allah’tan navigasyon cihazımız var diyoruz değil mi? Rodos’ta nerede girilmez yol varsa hepsine sokmaya çalışan Navigasyon Makinasını birkaç kez UNESCO koruması falan dinlemeyip Colossus Molossus hak getire diyip fırlatıp atacaktım. Neyse kocamın muhteşem sükuneti ile kendime geldim. Ben teknoloji ile anlaşamıyorum. Maalesef yön duygum da gelişmemiş olduğu için bu tip cinnet durumları ile sıkça karşılaşıyoruz. Yani Navigasyonun her dediğini yapmayın. Güncel değil ada haritası.

map-of-Rhodes

Nerede Kalınır?

İşte çokça seçeneğiniz olan bir ada daha. Biz çok pahalı yerde kalmamayı tercih eden bir çiftiz. Paramızı yemek yemeye harcamak daha çok hoşumuza gidiyor. Ne kadar elit bir cümle değil mi? Paramız yok demenin elitçesi, anla işte.. Artistik yerde kalıp aç mı kalaydım Allah Allah!!!!

Şaka bir yana International Hotel ve Mediavel Inn’de rezervasyon yaptırmıştık. Aralarında 100 lira oynuyordu. Mediavel Inn daha pahalı ve yıldızı daha çok. Tabii biz şaşkınlar yani bu ben oluyorum, —Aşkıııuum, saçmalama 100 lirayla da gider yemek yeriiiz zaten bir tek uyumaya gitmicez miiii, yer miyim ben bu numaraları!!! Sen şu sıfata bir bak bakalıım, gibi bir takım gereksiz ve asaletime yakışmayan bir takım yorumlar yapmış olabilitem var mı? Nayır, nolamaz. Hizmetçi ruhum beni ele geçirmişti bile. Bir adet dürüm döner için yapılacak iş miydi bu!

International Hotel, evet temiz bir yerdi. Kahvaltısı desen: evet doydum bir şekilde. Ama yataklar bir felaket arkadaş. O yatak yüzünden zaten sakat olan belim bir tuttu ki sormayın gitsin. Zaten bu aralar yaşlanmışsın, bakımsızsın, kilo aldın, bu göbek ne gibi azarlara ve nasihatlere maruz kalan ben bir de sakat kaldım. Merdivenlerde zorlandım, yürürken Fırot’tan yardım istemek zorunda kaldım. Durum o kadar fena idi. 1 yıllık evli olduğum kocamın senin 2 sene garantin yok muydu, geri mi versem acaba gibi yersiz esprilerine kendisine muhtaç olduğum için cevap bile verememiş olmanın ezikliğini yaşıyorum hala. Ama Booking.com’da ki yorumlar doğru, herkes çok güler yüzlü, gerçekten çok şeker ve yardımcı olmak isteyen insanlar. Ama beliniz hassassa vazgeçin.

Mediavel Inn, Old Town’da aylak aylak yürürken kafamı o dar sokakların arasında bir çevirdim ki ne göreyim. İşte 100 TL için vazgeçtiğim muhteşem yer karşımda. Gözlerim ağlamaklı, içimde bir burukluk. Kalenin içinde muhteşem bir görüntüsü vardı. Anlayın işte gerçekten Orta Çağ’a davet eden bir girişi var. Tek sıkıntısı valiz taşırken olabilir diye düşündüm, kalenin içlerine doğru bir yerlerde. Hemen arabanıza gidemeyebilirsiniz ama beni çok etkiledi.  

Sheraton Hotel ,  fiyatları da gayet uygundu ancak biz önünden tesadüfen geçtik, plajını beğenmedik, daha merkezi bir otel seçmekte fayda var.

Bunlar sadece benim baktıklarımdı, milyon tane seçenek var. Lindos’u es geçmeyin. Oraya daha sonra geleceğim.

Liman’da bulunan Tourist Information’dan mutlaka haritanızı alın. Oldukça yardımcı oluyor, Türkçe harita da mevcut.

Kale İçi:

İşte inanması güç ve insanı heyecanlandıran bir yer var karşımızda. Birçok girişi var. Farklı yerlerden girip yine aynı noktalara gelebiliyorsunuz. 1988 yılında UNESCO Kültür Mirası Şehri ilan edilen Rodos Ortaçağ Kenti Şövalyelerin ve Osmanlı’nın garip bir karışımı olmuş. Meydan’dan kafanızı çevirip baktığınızda saat kulesini, şövalye kostümleri satan mağazalarına göz atarken bir anda Süleyman Camii ile karşılaşıp farklı bir dünyaya giriveriyorsunuz. Çakıl taşlarından ince ince dizilerek yapılmış olan yollarda yürümeye kıyamıyorsunuz aslında.

 42

 

Modern Sanat Müzesi:

Özgürlük Kapısından içeri girdiğinizde karşınıza Modern Sanat Müzesi çıkacaktır. Girişi 3 Euro. Ancak bununla 3 müzeyi gezebilme şansını yakalıyorsunuz. Buradaki uyarımı dikkate alın. Süleyman Camisinin yanında bulunan Çağdaş Sanat Merkezi’de bu bilete dâhil, boş yere 1 Euro daha vermeyin. Öncelikle Modern Sanat Müzesi ile ilgili birkaç yorum yapmak istiyorum. Tam girişte, biletinizi aldığınız yerde hemen arkanızı dönün ve müzeyi gezmeye başlamadan, tam köşeye asılmış olan 1. ve 2. resme bir gidip bakın. Üşenmeyin. Yunanlılar, Türkleri nasıl yakmış yıkmış, öldürmüşü tasvir eden 2 resim. Çıkarken müze hakkında yorum yapın diye tavsiyede bulunan adama yapmasak daha iyi diyerek çıktık. Aslında kızmıyorum ama bizim böyle kötü ilkokul tarzında yapılmış resimleri asacak bir zihniyetimiz olduğunu da sanmıyorum.

 51

Müzeden çıkıp sağa döndük, kale içine doğru girecektik ki bir baktık sol tarafımızda bir şeyler var. Afrodit Tapınağıymış meğer.

 52

Devam edip yürüdükçe sağ tarafınızda cephanelik ve bir Bizans Müzesi diye bir yer göreceksiniz. Biz ordayken kapalıydı ama belki siz yakalarsınız kim bilir.

 41

Çakıl taşlı yollarda ilerledikçe, hediyelik eşya dükkânlarının kalabalık görüntüsü dikkatinizi çekecek ve sağ tarafınızda sessiz sakin bekleyen Şövalyeler Yolu’nu göreceksiniz. Eğer akşam vakti ise görmeden basıp geçmeniz olası. Biz ilk gün farkında olmadan geçtik ve daha sonra anladık ki burası orası!!!

10

Hemen o yola girmeyin, biraz ilerleyin. İşte karşınızda Arkeoloji Müzesi bulunuyor. Muhteşem bir ambians özellikle de yağmurlu ve gök gürültülü bir günde gidiyorsanız. Giriş 6 Euro.

fotoğraf 4

 Aynı Adana gibi, kafanı deler geçer cinsten yağıyordu. Yağmur damlası değil taş mübarek! Zavallı Arkeoloji müzesi ve onun Orta Çağdan kalma su giderleri tabii fazla dayanamamış aşağı katı su altında kalmıştı. Bknz:yukarıdaki foto. Tekrar yağmur yağar mı korkusuyla hızlıca gezmek istiyordum. Yarı açık olduğundan ve biraz tırstığımızdan hızlı olmalıymışız gibi düşündüm ama ne mümkün! Prehistoric dedikleri bölüm açık alandaydı ve bu bölüm sabah 08:00-15:00 arası açık. Daha sonra girecekseniz, o bölümü göremezsiniz. Aklınızda olsun.

Eğer su altında kalmamışsa önce zemin katta bir turlayıp hemen merdivenden yukarı çıkın. Tüm odalarda, amforalardan, o zamandan kalma takılar ve değişik heykellere bakarak iç geçirebilirsiniz. Bunun dışında Arkeoloji Müzesi binasının Orta Çağ’da Hastane olarak kullanıldığını hatırlatalım. İnsanı ürküten gök gürültüsü ile bu müzeyi gezmek ayrı bir keyifti. O yağmurda da kimse müze gezmeye gelmediğinden kocamla sanki o zamanlardaymışız gibi bir hayale dalıp daha sonra bu hayalden tırsarak o odadan kaçtığımız doğrudur.

fotoğraf 1

İçeride Museum Cafe diye bir yer var, yağmurda kafe bile kapalıydı, napıcan işte kader!. Yürümeye devam edin, birkaç basamak merdiven çıktıktan sonra ileride Prehistorik denen bölüme hoş geldiniz. Yolun sonunda bir kapı var, Şövalyeler yoluna bakan bu kapının hemen önünde güzel bir çeşme duruyor. Kafamı çevirir çevirmez bu nasıl prehistorik yahuuuuu! Diye çığlığı basarak bildiğin Osmanlı kokan bir ev çıktı karşımıza. İçeri girdik, tahtadan bir İstanbul Evi. İçinde özel hamamı bile olan odalarla dolu bir ev. Orayı 1480 den sonra ev olarak kullanmış bir Paşamız. Hatırlamıyorum detayı gidince okuyun🙂

İşte burası da bitti dedik çıktık. Tekrar şovalyeler yoluna saptık ve yolun sonunda Büyük Üstadlar Sarayına girebilirdik artık.

11

Hooop o kadar kolay değil, çık bakalım bir 6 Euro daha. Vay arkadaş. Bu ada bildiğin pahalı! Ama girmeden de olmaz.

Verdik paraları ve turnikeden geçip girdik içeri, kocaman bir giriş var önce. Sağ köşede bir müze var ama sabredin önce girişte solda sizi bekleyen bir saray var. Burada bir Türk aklı vermek istiyorum. Efenim, biz oraya girdiğimizde 2 adet İngiliz grubu bulunuyordu. Müzede bulunan tek Türk bizdik. Acaba hangi gruba yamansak diye bir bakış attık. Uzaktan uzaktan, gizli gizli dinliyor ve İngilizce bilmiyor gibi yapıyorduk. Ama nafile. Odaları teker teker anlattılar, aklımda bir tek şu kaldı, 1920 yılında çekilmiş bir sessiz filmde bu kale içerisinde tüm eşyaları ile sergileniyor ve eskiden böyle bomboş değil tıklım tıklım eşya ve halı dolu bir saraymış. 1930’larda bir deprem oluyor ve büyük hasar görüyor. Şimdi ise çoğu oda, Kos adasından getirilen mozaiklerle süslenmiş ve üzerine basılması yasak. Yasak ama Avrupa Birliği görüşmeleri birkaç yılda bir bu sarayın balo bölümünde yapılıyor. Avrupalı amcalar toplantı yaparken basılabiliyor yani. Bekleme odalarının çokluğu ve sandalyelerinin rahatsızlığı gözden kaçmıyor. Avizeler Murano’dan getirilmiş.

16

Büyük Üstadın Sarayı önceleri bir Bizans Kulesiymiş yani bu 7yy başlarına denk geliyormuş. Daha sonraları Şovaleyeler Tarikatının idari merkezini barındırmıştır. 1930’lu yılların sonunda İtalyan Komutanın İkametgâhı olarak tekrar inşa edilmiş. Böyle olunca da tabii ki İtalya etkisi ağır basmış. Giriş katında iki büyük sergi bulunuyor. Gitmeden çıkmayın lütfen gerçekten hoş bir yer.

15

Bekleme Salonlarından biri. Misafirperver adam olsalar azıcık rahat koltuk falan koyarlar dedik tabii

Bekleme Salonlarından biri. Misafirperver adam olsalar azıcık rahat koltuk falan koyarlar dedik tabii

Süleyman Camii: Saraydan çıktıktan sonra bir yerlerden saptık ve bir anda gözümüze bir camii minaresi çarptı. Sanki Sultanahmet’te geziyormuşum gibi bir izlenim oluştu bende. Otomatiğe bağlamış bir turistçesine haydi içine bakalım edalarıyla kapıya yaklaştık ancak ziyarete kapalıydı. Birkaç fotoğraf çekip devam ettik. Tam karşısında muhteşem bir hediyelik eşya dükkânı var, az bir şey pahalı olabilir ancak Rodos’ta en orijinal şeyleri orada gördük. Gerçekten güzel.

18

Devam edelim dedik ve karşımıza  İslam Kütüphanesi diye bir yer çıktı. Ah bir de baktım ki Türkçe yazılar var üstünde! Osmanlı Kütüphanesi de denebiliyormuş. İçeride Atatürk resmi de vardı ve bu zamanlarda beni en çok mutlu eden şey oldu sanıyorum. Bayram sabahları selamlaşmaya geliniyormuş bayram namazı sonrası. Burası hala bir Vakıf tarafından idare ediliyor. Çok güzel korunmuş ve Vakıf çalışanlarından birkaç hanım bize bayram şekeri ikram ederek yüzümüzü güldürdü.

30

Bu kadar çok Osmanlı ruhundan sonra bir anda çanlar çalınmaya başladı. İşte Rodos böyle bir şeydi. Bir yanda Arapça yazıların işlendiği duvarlar, altında Türkçe Bayram Namazı saatleri, Yunanca ve İngilizce bizim Bayram namazı nedeni ile kapalı olma açıklaması. Acaba ezan okunuyor mu demeye kalmadan duyulan çan sesleri ile bir anda aklınızın yerine gelmesi. Çan sesini takip etmeler ve sonunda nereden geldiğini bulmalar.

Çağdaş Sanatlar Müzesi: Elimizde olan 3’lü bileti göstererek içeri doğru adımımızı attık, içerde fotoğraf çekmek yasaktı. Benim çok hoşlanmadığım bir sergi vardı.

58

Saat Kulesi:  İşte başımın belası! 5 Euro ödüyor ve giriyoruz. Pişman olduğum tek şey, saat kulesine girmeden bir yerde bir şeyler içelim ısrarım oldu. Saat Kulesi girişi için ödeyeceğiniz 5 Euro’ya, kulenin kafesinde bir içki de dahil. Alkollü de olabilir. Muhteşem.

23

Saat kulesinde bira içmek güzel olacaktı, merdivende rezil olmasaydım. Herkes beni gösteriyordu..pofff

Saat kulesinde bira içmek güzel olacaktı, merdivende rezil olmasaydım. Herkes beni gösteriyordu..pofff

Neyse, güzel birkaç manzara fotoğrafı çekeceğiz diye girdik kuleye. İşte kâbusum tahta merdivenler karşıma çıktı. Aynı Polonya’da ki tarihi vinçte yaşadığım travma yine karşımda idi.. Benim yükseklik korkum var da birazcık. Çıktık çıkmasına da inemedik. Çok dar ve herkesin birbirini beklemesi gerekiyor. Bilin bakalım kim kimi bekledi. Kulede ki iniş çıkış trafiğini kitleyen ben, bilimum enternasyonal insan evlatlarına bildiğim 4 kocaa duayı hem de Arapçaaa, öğretmiş bulunuyorum. Bir yandan çanlar çalarken bir yandan benim Biiiisssmillllllllllahirahmanirahim le başlayım 3 kulfu bir elhamla biten dua silsilem ile çınlayan kulaklar. Çıkış 5 dakika ve iniş tam 45 dakika. Bravo. Konu kapansın, hatırlamak istemiyorum. Ama muhteşem bir ada manzarasına hoş geldiniz. Bir yanda kalenin güzelliği, diğer yanda deniz.

Çıktık ve Sokratous Caddesi boyunca yürümeye devam ettik. Bizden hiçbir farkı olmayan dükkânlar, her yerde nazar boncukları, çiniler, baharatçılar. Caddenin yüzyıllardır değişmeyen tek özelliği hep bir Pazaryeri olmuşluğudur.

33

Kendinizi vurun Sokratous Caddesine, aşağıdaki meydana varmadan Platanus sokağından sağa sapın. Bu yol sizi önce Yannis Restauranta ve ilerisinde de Pargalı İbrahim Paşa camisinin avlusuna götürecek. Kalenin bu bölümünde birçok nargileci görebilirsiniz. Güzel lokantalar var buralarda. Gündüz vakti buralara gelmeyi sakın ihmal etmeyin. Arabaların milimetrik hesaplamalarla geçebildiği ve genelde motorların hakim olduğu sokaklarda çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Kaybolmazsınız merak etmeyin, el kadar kale zaten mutlaka meydana atıverecektir yollar sizi.

44

Arka sokak manzaraları

Arka sokak manzaraları

Pargalı İbrahim Paşa Camii

Pargalı İbrahim Paşa Camii

Sokratous caddesi Deniz Kapısı yanındaki İppokratous caddesi ile son buluyor. Ortasında bir çeşmenin bulunduğu Yahudi Şahitleri Meydanı çıkıyor karşınıza.

Sinagog, Şovalye hanı gibi bitmek bilmez bir tarihi çılgınlığa hoş geldiniz demek oluyor bu da. Büyük Üstad Sarayına yakın olan D’amboise Kapısından çıkıp hoş manzaraya tanık olabilir, geri dönüp aşağı inerek tünelden geçip yemyeşil alanda biraz dolaşabilirsiniz. Yolu takip ettiğinizde Ortaçağ Hendeğinin olduğu bölümlere gidebilir ve hoş bir yürüyüş yapabilirsiniz.

62

Kale gez gez bitmez, akşam veya sabah hiç fark etmez, her anını doya doya yaşamalısınız. Ancak Rodos’ta gezilecek tarihi yerler bitmez. Gitmeden önce arabanıza atlayın ve Akropolis’e gidin. Antik Stadyum Petalini görmelisiniz. Apollon Tapınağını ve sonrasında Antik Tiyatroyu görmenizi tavsiye ederim. Antik Stadyum da koşan birçok insan görebilirsiniz. Hoş bir şey olsa gerek ancak ben oturup izlemeyi tercih ettim, malum fazla sportif bir insan olduğum söylenemez.

Apollon Tapınağı

Apollon Tapınağı

Tapınaktan biraz daha aşağı yürüyünce ayaklarınızın altında Antik Tiyatro..Durmayın devam edin, aşağıya inmek gerek, bir fotoğrafı hak ediyor.

Tapınaktan biraz daha aşağı yürüyünce ayaklarınızın altında Antik Tiyatro..Durmayın devam edin, aşağıya inmek gerek, bir fotoğrafı hak ediyor.

82

Antik Stadyuma hoş geldik, koşamadık anca kenarda oturup fotoğraf çektik. Antik atletikleriz bir yerde..

 

82

Collosus Heykeli:

 72

Dünyanın 7 Harikasından birinin aslında gerçek olmadığını düşünmek ne acı. M.Ö 305-304 arasında kuşatma altında kalan Rodos, 1 yılın sonunda zafere kavuşup adalarını kurtarınca bir heykel yapmaya karar verirler. Limanın girişinde yapılmış olduğuna inanılan Helios’un heykelidir. Tunçtan yapıldığına inanılan Güneş Tanrısı Helios’u tasvir eden bu heykelin daha sonra bir depremle yıkıldığı ve uzun yıllar yan yattığı anlatılır durur. Ancak o zamanların teknolojisi ile bunun yapılmış olmasına imkansız gözüyle bakılsa da hayali de güzel. Şimdilerde is Helios’un ayaklarının bulunduğu yerde iki geyik heykeli bulunuyor. Elefos ve Elafina diyorlar onlara..

Çok tarih oldu be ya. Yaz vakti mi gidiyorsunuz? Vıdı vıdı yapmayalıyım biraz da Plajlardan mı bahsedelim nedir..Yeteeer diyorsunuz anladık.

Hangi Plajlara gittik?

O kadar çok plaj vardı ki hangi birine gidelim. Benim tavsiyem alın elinize haritanızı girebildiğiniz kadar çok plaja gidin ve sonraki günlerde nerede daha çok vakit geçireceğinize karar verin.

İlk gün Faliraki Plajına gittik ancak çok bir esprisi olmadığını düşündük. Rodos’tan 14km uzakta. Aslında yakın sayılır ama tercih etmem. Yani ben açık deniz sevmem.

3

Fazla rüzgâr alıyor, dalgalı ve kumu hoş değildi. Bu löplöpçülerin yazıları gittikçe gözümden düşüyor çünkü adam Faliraki plajından çıkmamış. Bunlar nasıl gezgin anlamadım. Neyse dedikoduyu bırakıyorum. Faliraki’de zaman kaybetmenin manası yok.

Ladiko (Anthony Quinn): Faliraki’den çıktıktan tam 3 km sonra Ladiko oklarını göreceksiniz, Sola döndükten sonra Anthony Quinn Bay oklarını takip edin. Çok kısa bir süre sonra muhteşem manzarasıyla karşınıza çıkacak. Kum yok, sanki Kalkan’dasınız.

7

Şezlong başına 4 Euro vereceksiniz eliniz mahkûm. Buraya neden Anthony Quinn deniyor derseniz, rahmetli bu arazilere ‘Guns of Navarone’ filmini çekerken vuruluyor ve satın alıyor. Buralar onun topraklarıymış. Gitmeden dönmeyin derim. Şiddetle tavsiye ederim.

8

Yolumuza devam edelim, Kolymbia sapağı geliyor önümüze ve sağa doğru Epta Piges Yedi Pınarı denen bir ok çıkıyor. Hadi plajı boşver bir de dağ görelim diyoruz ve denizden sapıyor orman yoluna giriyoruz. İnanılacak gibi değil. Amma reklam yapıyorlar iki su birikintisi için.

37200mt yürüdükten sonra karşınıza bir göl çıkıyormuş. Ben Gömbe'ye giderim kardeş, bana göre değil.

Epta Piges, şelale gibi reklamı yapılan, 200mt lik bir tünelden geçerek muhteşem göle çıkılacağı imajı verilen bir gereksiz yer. Mangal yapıp iki su birikintisi görecekseniz, Kaş’a geri dönün ve hemen Gömbe yaylasına çıkın. İşte orada doğayı, pınarların alasını ve yemeklerin en güzelini yiyebilirsiniz. Biz reklam yapamıyoruz diyemeden kendi değerimizi bilmeden Yunan adalarını övenleri de kınıyoruz.

Kolympia’ya girdik ancak plaja gitmedik, Rodos Car’a uğrayıp araba kiralama günümüz uzattık ve sorduk hangi plaja gitmeli diye. Kolympia’yı tavsiye etmedi ve hemen Tsampika’ya gidin dedi.

Tsampika açık deniz ve güzel bir kumu var, uzun bir plaj ve su sporları dahil lokantalarda mevcut. Para istemediler şezlong için ve bu sebepten pek sevdim burayı🙂 Ama hala vuruldum ben buraya diyemiyorum.

fotoğraf

Tsampika

Agathi Plajı: Kalabalık olmayan ve altın sarısı kuma sahip ufak bir plaj. 2 tesis var ve bana göre Lindos (birazdan bahsedeceğim) fazla turistik olduğundan tercih edilse de hiç gerek yok dedirtecek kadar baş döndüren bir kumsal.

81

Lindos: İşte Rodos’un olmazsa olmazı. Hem Lindos kalesine eşeklerle çıkabilme şansı hem de labirent gibi yollarında yürüyüp acaip fotoğraflar çekebilme şansını yakalamak.

Taksi Durağı (!)

Taksi Durağı (!)

78

Bunların dışında da kendinizi altın sarısı incecik kumlarda denize atabilme olanağı sunan bir yere geldiniz. Ben kaleye çıkamadım, belim zaten ağrıyordu gerek yok dedim. Eşeklere de üzülüyorum zaten yazıktır yani. Lindos girişinde bir park yeri bulunuyor. İnsanların oraya park etmesinin şart olduğunu düşünerek sakın aşağıya yürüyerek inmeyin. Gidebildiğiniz yere kadar inin. Önce bir meydana geliyorsunuz oradan dönüp hemen sağdan aşağı doğru inin. Main beach free parking levhalarını takip ederek plaja kadar inebilirsiniz.

75

Tek sıkıntı karşıdan araba gelirse yapacağınız manevralar ustaca olmalı. Ankara’lılar alışıktır yokuşa yürümekten iyidir basın inin aşağı. Bakacaksınız deniz güzel, kum güzel, oturup gün geçireceksiniz eğer boş yer bulursanız tabii.

9

St Paul Beach, Lindos fazla kalabalıksa, hiç durmayın devam edin 5 dakika sonra karşınızda:)

St Paul Beach, Lindos fazla kalabalıksa, hiç durmayın devam edin 5 dakika sonra karşınızda:)

Ama Lindos’ta tek seçenek bu değil. Tepeye geri çıkalım şimdi. İlk soldan dönmeden devam edin. St. Paul Bay oklarını takip ederek, daha sakin bir yere gidebilirsiniz. Tercih sizin. Ama ne olursa olsun Lindos’ta çok hoş lokantalar var ve teras ı olan bir yerde de yemek yiyebilirsiniz.

Lindos’un labirent gibi sokaklarında kaybolmak güzeldi. Fırot kendini kapana kısılmış gibi hissettiği an panikledi çünkü denizin bile ne tarafta olduğunu bilemedik bir an. Duvarlar çok yüksek ve gerçekten kaybolmuştuk:) Kalabalıktan uzaklaşmıştık ve daracık sokaklarda soru soracak kimseyi bulamadık taa ki yavaş yavaş kalabalığa yaklaştığımızı anlayana kadar. Önümüze bir kilise çıkmıştı.

79

Neyse yönümüzü bulmuştuk ve güzel bir anı olarak, Lindos’un bembeyaz labirent gibi sokaklarını hafızamıza kazımıştık

Nerede yemek yedik?

Bir arkadaşımın tavsiyesi ile yemek yenecek yerler listesinde olan TAMAM maalesef o hafta Vedat Milör’ün de Milliyet’teki köşesinde yazması ile tam bir kabusa döndü. Yemeklerin muhteşem olduğunu duymuştuk ancak tüm Türk tayfası bu yazı ile mekanı doldurup taşırmıştı. Her masanın siparişlerini sıra sıra yaptıkları için bizim sipariş vermemiz yaklaşık 20 dakika ve yemeklerin gelmesi ise 1 saat sürdü. Sipariş verdikten sonra gelen ikram gözleme ise siparişi verdikten 15 dakika sonra geldi. Sonuç güzel bir yemek için 2.5 saat sürdü. Plaja gidemedik. Yemeklere lafımıza yok ama maalesef  servis fazlasıyla yavaş. Kuzu incik, karides, ev yapımı şarapları, deniz mahsüllü makarnaları tavsiye edilir. Başarılı ancak zamanınız bolsa gidin. Fiyatlar diğer yerlere göre çokta pahalı değil. Ucuzda olduğu söylenemez. Bu arada açlıktan bayılmak üzere olan kocam tabii ki Muazzez Abacı’nın Snickers reklamına döndüğü için Tamam’a getirdiğim için benden nefret ediyor ve kendisini gülmeye zorladığım anlarda gelen gözlemeye saldırıyordu. Yüzündeki gülümseme benim zorumla yapılmış olup, söylene söylene saldırıyordu.

fotoğraf Image

Yannis Restaurant: Sokratous Caddesinde ilerlerken Platonos Sokağından hemen içeri girin, ileride solda size el sallayan bir aşçı göreceksiniz, hemen oturun. Oldukça salaş ama önce ikram bir çorba gelip aklınızı alacak. Güzel bir menü var Domates Dolması hiç yememiştim ki annem çok soğan dolmasına kadar denemiş bir kadındır. Neyse cidden güzel bir dolma ve Yunan usulü musakka ile karnımızı ve gönlümüzü dolduran Yannis’e teşekkür ederim. Turistik ve çılgın fiyatlı Rodos’ta mutlaka gidilmesi gereken bir yer.

48

50

45

47

Alexis: Herkes anlata anlata bitiremiyordu, İstanbul Bebek fiyatları olduğundan girmedik. Ancak bir şeyi de atlamayayım, müşteri avına çıkmıyorlar, adamlar kendine güveniyor arkadaş.

Mama Sofia: Saat Kulesinin hemen yanıbaşında bulunan sokakta, güleryüzlü ve samimi garsonlarla güzel vakit geçirme zamanı. Stavros’a sorduk neyi tavsiye edersin diye ve yine her yerde ki gibi aynı cevabı aldık, ya yahni ya da tandır. Arkadaş bu ada da balık değil et daha iyi. Löplöpçüler gözümden iyice düşüp yerlere iniyor. Bu adamların işi et!!!! Muhteşem etimizi ve peynir kızartmasını yaklaşık 1.5 Euro’ya saydıkları üstüne zeytinyağı ve kekik dökülmüş 3 dilim ekmekle tamamladık. Ama şiddetle tavsiye ettiğim yerlerden biri.

27

29

28

Manolis: Faliraki’de bulunan bu lokantaya plajını beğenmeyip geri dönerken bulduk. Dedim ya denizin dibinde de olsa bu adamların balıktan anladığı söylenemez. Günlük menüleri var ve biz Pazartesi günü menüsünden bir şeyler seçtik. Kelaftiko dedim ama ne geleceğini tahmin bile etmiyordum, balık mı et mi bir fikrim yoktu. Ve tatilin en güzel yemeğini yedim. İçinden tandır eti çıkıyor ve nasıl sıcak. Bezelye, patates soğan ve Ezine peyniri ile dışında çıtır çıtır yufka ile bohça gibi yapılıp yeşil soğanla bağlanmış bir yufka. Sanırım yapıcam. Bu peynirin her yerden çıkışına fazla alışık değilim ama hoşuma gitti.

5 6

Yemekler de bitince genel bir not düşmek isterim, Rodos’tan tüm civar adalara feribot mevcut.  Sokrates Caddesinde bir acenta bulunuyor. Biz geçerken hemen konuşmaya daldık ve sizde mutlaka uğrayıp fiyat almalısınız. Hangi adaya gitmek istediğinize önceden karar verin. 1,5 saatlik yolculuklarla başka bir yeri keşfe çıkabilirsiniz.

32 31

Unutmadan ekleyelim, turistleri ada da daha çok tutmak için Fırtına var Fethiye-Marmaris feribotları iptal diyerek sizleri mağdur edebilme şansları var. Biz oradayken, fırtına olmamasına rağmen Cumartesi günü feribotları iptal edildi ve Sokrates Caddesinde içki dükkanı olan bir Türk bize bunları söyledi:) Dikkat edelim:)

Eh bu kadar seçenek varken durmak olmazdı. Ver elini Simi, bekle bizi geliyoruz:)

Diğer Ada Yazıları;

Simi Adası

Midilli Adası

Midilli Adası 2

Santorini

Meis

Sakız Adası

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir